İlk Baskı



Yıllardır baş etmekte zorlandığım, ama her defasında kafa tuttuğumu sandığım şey: mahalle baskısı. Bu saatte gelirsen komşular ne der, ay sokakta dans edersen hoş görünmez kalıplarından uzaklaşabildiğim kadar uzaklaştım sanmıştım. Ta ki yaş 30 olana kadar. 

Son Mahalle Baskısı'nın ilk yazısında, 30 yaşında bekar bir kadın olarak, mahalle baskısının aslında nöronlarımızın ufak ve kirli bir oyunu olduğunu nasıl fark ettiğimden bahsedeceğim size. 


Herkesin aynı şeyleri yaşadığı günümüzde; mutlu olmak, eğlenmek, hayattan keyif almak dahil her şey belli kalıplar halinde. 

İstanbul'un zavallı trafiğine maruz kalıp, pazartesi sendromunu kanıksayıp, cumayı bayramcasına kutlayan metropol insanları; sıcak bastığında doğru Çeşme'ye, Bodrum'a ya da Barcelona'ya göç eder. Bu her yıl böyle olur. Ama aslında önceden böyle değildi, değil mi? Ne ara bu çirkin sarmala kaptırdık kendimizi? Ne ara bu kalıpların içinden çıkmak için çabalamaz olduk? Hayatın gerçekleri bunlar diyebilirsiniz, ama gerçek olan her şeyin doğru olma şartı var mı?

Sosyal medyadan beynimizin zavallı nöronlarına sızan mutluluk pozları, nasıl "evet dedim" postları ve "bugün de buradayım" mesajları bitmek tükenmek bilmezken; işte tam o sırada bir şimşek çakıyor ve beynimizin içinde yerleşik düzene geçen "mahalle baskısı" güzellik uykusundan uyanıyor: "Günaydın dünya, bakın ben de en az sizin kadar mutluyum!" Ama bu içinde yaşamaya çalıştığımız aidiyetin suyunun çıktığının farkında mısın sen de benim gibi?  

Hayat, eskisi kadar kolay idare edilebilir olmaktan çoktan çıktı bunu hepimiz biliyoruz. Huzurlu ve mutlu olabilmenin sırrı "onun gibi olmak" alt mesajıyla dolup taşıyor. Elimizde olmadan yaptığımız içsel kavgalar su yüzüne çoktan çıktı. Ve sonunda sen de mahalle baskılarının en büyüğünü kendine yapmaya başladın. 



İnsan tüm bunlarla aynı anda nasıl başa çıkacağını bilemiyor bazen haklısın. Ben de bilemiyorum çoğu zaman. Ama şunu biliyorum ki; ne yaşarsak yaşayalım ve sonunda her ne olursa olsun, hayat bize nasıl geliyorsa öyle olduğunu kabul etmeye başlamak lazım. Ancak bu şekilde mutluluğu bulacağız. 

O evlendi, şu ikinci çocuğu yaptı, eyvah biyolojik yaşım geçiyor, kolay yoldan köşeyi döndü, baksana bu yine terfi aldı derken uzaklaştığımız kendimize dönüp iyi bakmaya başlamak lazım. Çünkü her birimiz birbirimizden başka, tek ve ayrı yolların yolcularıyız. 

Mahalle baskısından kurtulmanın en sağlam yolu kendi yolunu bulmak için çabalamaktan geçiyor. Bırak diğerleri kendi yollarında mutlu olmaya devam etsin. Kendini başkalarının sevdiği gibi değil, içinden geldiği gibi sev. Gün batımlarını kaçırma, bolca hayal kur. Ve kafanda kurduğun o zehirli mahalle baskısını fark ettiğin an ondan kurtulacağını unutma!

Bir sonraki yazıda görüşmek umuduyla...

Yorumlar

Popüler Yayınlar